5 Haziran 2009 Cuma

HOŞÇA KAL İSTANBUL

HOŞÇA KAL İSTANBUL

Bir akşam üstü gelmiştim sana; yüzümde gülücükler, yüreğimde özleminle. Oğul oğul kokuyordun ilk kucaklaşmamda, hanımeli, yasemin ve menekşe, bir de deniz deniz.

Vapurlar, telaşından ayakları birbirine dolaşanları taşıyordu; gülümsemeyi unutmuş, her an parlamaya hazır trafik yorgunu insanları… Sergilediğin güzelliklere bile dönüp bakmayan; Boğaz’a bakan bir tepede bahar rüzgarları saçlarını okşarken çay yudumlamanın keyfini unutmuş iş, aş peşindeki yığınları… Sen, mavi mavi gülümsüyordun yine, yeşil yeşil, umut umut…

Boğazda yatlar süzülüyordu nazlı nazlı… Seni tepe tepe kullananları taşıyan yatlar… Milyonların yalnızca uzaktan gözlerine değen…

Otağtepe’nde, yeşil mavi sarıyordun beni. Tam karşımdaki Rumeli Hisarı’ndan Orhan Veli’nin dizelerini savuruyordun gönlüme doğru, yeşille mavin oynaşırken gözlerimde:
“…
Urumeli Hisarı’na oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum.
…”
Emirgan’da gülüşün deniz kokuyordu; maviliğinde serinlemeye çalışan çocukların neşeli çığlıkları okşuyordu yüreğimi. Çamlıca’da bir kez daha sarıyordun gönlümü. Ada’da faytonlarınla dolaştırıyordun içimdeki çocuğu.

Turgut Uyarca sesleniyordun sonra:

“Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç`ten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...”

Şimdi, gelişim değil gidişim sabah vakti. Sen uyanmamışsın daha İstanbul. Sis kaplamış yürekleri, henüz uyanmayan Haliç’in üstü gibi. Vapur düdükleri çığlık çığlığa ama… Sen, gecenin, karanlıkta dönen dalaverelerin, üçkağıtların; üç kuruşluk aşkların, beş kuruşluk hesapların, en ucuza insan pazarlamanın; dedikoduların, kırgınlıkların, kavgaların, cinnetlerin, cinayetlerin; tinerlerin, balilerin, geleceği ellerinden alınan sokak çocuklarının yorgunusun.

Bu sabah kapını çalmayacağım İstanbul; akmış makyajınla yüreğimi sızlatıyorsun; kapatıyorum gözlerimi. Köprün henüz açıkken ve Anadolu’m boyasız yüzü ve açık yüreğiyle kollarını açmışken, gitmeliyim.

Hoşça kal İstanbul. Yüreğinde çocuk saflığını, umudunu, düşlerini koruyabilen dostlara selam söyle.


06.06.2009, İstanbul

Hiç yorum yok: