16 Ekim 2009 Cuma

BODRUM'DAN URFA'YA İZLENİMLER

BODRUM’DAN ANTALYA’YA, URFA’DAN EMİRDAĞ’A DOLU DOLU EDEBİYAT

Bayramın ilk günü Eskişehir’den başladı yolculuğum. İstanbul, Bodrum, Antalya, Urfa, Emirdağ derken, kocaman bir çokgen çizdim haritanın üzerinde. Gönlümde oluşan çokgenlerse daha büyüktü; edebiyatı dolu dolu soluyup tartıştığımız, okuyucularımızla birlikte olmanın verdiği mutluluk; yeni dostlar edinmenin, eski dostlarla buluşmanın o doyumsuz tadı; ülkemin cennet köşelerini bir kez daha, dolu dolu gezmenin ve yaşamanın güzelliği…

Belki de birkaç ay ya da bir yıla yayılması gereken bunca güzelliği bir aya sığdırmanın tatlı sarhoşluğu ve yorgunluğu içindeyim şu an. Dilimde tükenmeyen bal tadı… Birkaç parmak bal da sizlere sunmak istiyorum; ne dersiniz? Sırasıyla…

BODRUM BODRUM

Oğullarımız tarafından uğurlandık Sabiha Gökçen’den, Handan Derya ile birlikte. Söyleşiye öyle dalmışız ki uçağın Bodrum’a inmesiyle şaşırdık, yolculuğumuzun bu denli kısa sürdüğüne.

Otele vardığımızda gece epeyce ilerlemişti, ama Sevgili Filiz Tosyalı ve eşiyle birlikte yazar dostlarımız bizi bekliyordu. Çoğunu ilk kez tanıyorduk, ama öyle sıcak karşılandık ki bir anda kaynaşıverdik hepsiyle. Kıbrıs’tan Balkanlara ve Avrupa’ya, Anadolu’dan Orta Asya’ya uzanacak bir dostluğun ayak sesleriydi duyduğumuz.

Bir otelde değil de evde yaşamanın rahatlığıyla çekildik odalarımıza. Ertesi gün ve daha sonraki günlerde yoğun bir çalışma bizi bekliyordu; her sabah 09-18 saatleri arasında…

25 Eylül sabahı, neşeli bir kahvaltıdan sonra, Marmara Koleji’nin servis araçları tarafından otelden alındık. FilizTosyalı, Kıbatek Genel Başkanı İsmail Bozkurt, Kıbatek Türkiye Başkanı Metin Turan ve okul müdürünün açılış konuşmalarından sonra, sunumlar başladı.

Beni en çok etkileyen, açılışta sunulan kısa metrajlı filmdi. (UÇURTMA – ORKUN BOZKURT’UN ÖYKÜSÜNDEN UYARLANMA). Bir engelli gencin yaşamından, çocukluğundan, sevdasından bir kesit sunuyordu. Sunumlar da birbirinden ilginçti:
Handan DERYA / Çocuklarda Serbest Okumayı Geliştirme; Suna ATUN / Yazın Ve Yayın Kültürümüzde Elli Beş Yaşında (Çocuklarımız); Filiz TOSYALI / “Çocuk Edebiyatında Koçluğun Yeri”; Doç. Dr. Muhsine HELİMOĞLU YAVUZ / Masal Ve Çocuk Eğitimi ; Çağın ZORT / Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda “Çocuk” Olgusu Üzerine Bir İnceleme ; Gonca TOKUZ / Gaziantep İlinde Çocuk Oyunları

Tartışmalar, sorular, değerlendirmeler çok verimli geçiyor, bu arada açılan kitap sergisini de öğrenciler geziyordu. Gün sonunda yorgunluğumuzu, Metin Turan, Ayhan Can, Nebahat Ercan ve Bodrumlu şairlerden dinlediğimiz şiirlerle gidermeye çalıştık.

İkinci gün, sunumlar yine yoğundu: Nebahat ERCAN / Çocukların Gelişiminde Aile Ve Çevrenin Etkisi, Gülden SARI / “Çocuk Dergisi”nin Biçim ve İçerik Yönünden İncelenmesi, Ali ŞAMİL / Elekber SALAHZADE’nin Çocuk Şiirleri, Çiğdem ÜLKER / Makedonya’da Çocuklar Ve Yarınlar İçin Edebiyat, Doç. Dr. Tülin ARSEVEN / Çocuk Gelişimi Ve Eğitimi Açısından Akıllı Pireler Ve Işın Çağı Çocukları

Öğleden sonra yazarlarımızdan güzel öyküler dinleyip Bodrum turuna çıktık. Yerel bir gazeteye uğrayıp nefis yiyecekler eşliğinde gazete çıkarmanın keyfini de yaşadık. Limonkafe’de kahkaha, şarkı ve şiir eşliğinde gün batımını izledik.

Üçüncü gün, yine yoğun bir program bizi bekliyordu: İsmail VELİYEV - Gönül MİRZAYEVA / Azerbaycan’da Çocuk Edebiyyatının Çağdaş Durumu Ve Özellikleri, Riayet RÜSTEMOĞLU / Kıbrıs Türk Edebiyatı’nda ‘’Afacan’’ Adlı Çocuk Dergisinin Tanıtımı, Ayhan CAN / Yazar Ayşe Yamaç’tan Bir Anadolu Romanı “YAZGÜLÜ”nün İncelemesi, Hüsnan ŞEKER / Çocuk ve Mizah, Nihat ERCAN / Edebiyatsız Çocuk Eğitimi Mi?

Sunumları keyifle dinledik. Türkiye dışında yaşayan Türklerle ve onların çocuk yazını çalışmalarıyla ilgili epeyce bilgi sahibi olduk. Benim için en büyük sürpriz de Yazgülü’nün incelenmesi oldu.

İkinci oturum, benim konum olan “Günümüz Çocuk Edebiyatında Sorun Odaklı Edebiyatın Yeri” başlıklı sunumla başladı. Farenjitimin azması nedeniyle yeterince konuşamasam da Kıbrıslı Çağın Zort’un yardımlarıyla sunumumu yapabildim. Sonrasında da diğer sunumları izledik: Osman BAYMAK / Kosova Çocuk Edebiyatı, Nigâr CARULLA KIZI / Çocuk Edebiyatı İle Müziğinin Vahdeti Ve Bunların Çocuğun Şahsiyet Kimi Formalaşmasında Rolü, Bilge ATAY – Mete ATAY /¬¬ Yurtdışında Yaşayan Türk Kökenli Çocuklar Onların Türkçe ve Türk Kültürü ile İlgili Sorunları Yurtdışındaki Türk Kökenli Çocuklar için Çocuk Edebiyatı, Gülay BIRKLY / Çocuk ve Şiir

Öğle yemeğinden sonraki oturumların konusu da çok ilginçti: Seher KEÇE / Hayat Bir Kervansaray, Filiz TOSYALI – Mutlu BARIŞ / “Çocuklarımız Tanıyalım”, Dr. Olga RADOVA-KARANASTAS / Gagauz Folklorunda ve Edebiyatında Çocuk, Yrd.Doç.Dr. Sema ÇETİN BAYCANLAR /Öyküleme Tekniği ve Öğreticilik Açısından Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Çocuk Şiirleri , GANİMET SEFEROĞLU / Elekber Salahzadenin Çocuk Şiirlerinin Bedii Değeri, Saime TOPTAN /Çocuklarımız Ve Öyküleri


Ertesi gün, çocukların aldıkları kitapları imzalayıp sınıflarda söyleşi yaptık. Ümit Kireççi’nin çizgi roman atölyesi, hepimizinkinden keyifliydi sanırım. Söyleşiyi bırakıp onun sınıfına katılmak için can atsam da bunu ancak Urfa’da gerçekleştirebilecektim.

Çok çalışmış, dinlenmeyi haketmiştik. Bodrum’un en büyük teknesi “okul gemisi” ile yaptığımız turda yaşadığımız keyifli anları anlatmaya sözcüklerin yeteceğini sanmıyorum; ertesi günkü Marmaris gezisini, Sedir Adası yakınında yediğimiz akşam yemeğini ve lokantayı işletenlerin doğayı bozmadan nasıl güzel bir yer yaratmış olmasını, lokantanın içindeki asırlık ağaçları, çağlayanları, ördekleri de…

Resmi bir sempozyumda değil de keyifli bir aile toplantısında gibi geçen bir haftanın tadı hala damağımda… Orada tanıştığım dostların sıcaklığı ve sevgisi de unutulmazlar arasında yerini aldı; Filiz Hanım ve eşinin, otel çalışanlarının sıcak ev sahipliği de…

Yeni buluşmaların heyecanı ve telaşıyla ayrıldık otelden.
ÖZGÜR PENCERE, ATEŞ VE SU ŞEHRİM ANTALYA’DA.

Antalya, benim ikinci memleketim. Üç kardeşim de orada yaşıyor. Bu yüzden, evime gidiyor gibiydim. Alanda ablamın eşi tarafından karşılanıp eve götürüldüğümde, Antalya Koleji’nden bir öğretmen beni arıyordu, otelde yeriniz hazır diye. Teşekkür ettim. Antalya’da üç evim varken otele gider miyim?

Bir günlük dinlenmenin ardından, 3 ekim’de Antalya Koleji’ndeydim. Özgür Pencere Edebiyat ve Sanat Derneği’nin düzenlediği Çocuk ve Genç Kalem Öykü Yarışması ödül töreninin ev sahipliğini üstlenen kolej, çok iyi bir düzenleme yapmıştı. Okula vardığımda her şey hazırdı. Seçici kurul üyelerimizden Sevgili Mehmet Güler bir gün öncesinden gelmişti. Ne yazık ki, Muzaffer İzgü gelememişti.

Okul müdürü Münire Yıldız’ın konuşmasıyla başladı tören. Sonra Mehmet Güler ve ben konuştuk. Yarışmacılar kadar bizler de heyecanlıydık.

Ödüllerin insanı yazar yapmadığını ama yazmak için itici güç oluşturduğunu özellikle vurgulasam da gelecekteki yazarların bu kalemler arasından çıkacağına inanıyordum. Dört yüzden fazla öykü arasından seçilmişti öyküleri ve gerçekten çok güçlü kalemler vardı aralarında. Özgür Pencere’nin onlara bu fırsatı sunması, hepsi için olduğu kadar benim için de çok anlamlıydı; çünkü ben de o derneğin bir parçasıydım. Bunu özellikle vurguladım; kuşkusuz “yazabilecek birini bulup çıkartmak, yazmak kadar belki de daha önemli bir iş…” olduğunun da üstüne basarak…

Adana’da, Aydın’dan, Ankara’dan, Antalya’dan… gelen yarışmacılar çok heyecanlıydı. Hepsi de aileleriyle gelmişti; ama beni en çok etkileyen, Aydın’dan gelen Aleyna olmuştu. Tekerlekli sandalyedeydi. Konuşmasını bile annesinin yardımıyla anlıyorduk, ama okumayı ve yazmayı ne kadar sevdiğini anlatırken, heyecandan zaman zaman tıkanıyordu.
“Annem benim elim oldu. Ben söylüyorum, o yazıyor. Keşke, bilgisayarı kendim kullanabilseydim!” diyordu. İnsanın neler yaratabileceğinin en güzel örneğini veren Aleyna, izleyicilerimize de duygulu anlar yaşatmıştı.

Ödül törenine gelemeyenler de vardı. Bir babanın sözleri, beni bu anlamda çok etkiledi:
“Kızım bana, Antalya’ya ödül törenine gidip gidemeyeceğimi sordu. Everest’te olsa gideriz. Sen yeter ki iste, dedim.” Keşke, bütün veliler böyle olabilse, diye düşündüm.

Okul müdürünün ve Türkçe Öğretmeni Şükriye Hanım’ın sıcak ev sahipliğini, öğretmenlerin ilgisini, yarışmacılara olan ikramları, Mehmet Güler’le ikimize yaptırdıkları kent turunu da anmadan geçemeyeceğim. Bu denli sıcak karşılandıktan sonra okul müdürünün, “Çocuklarımızla bir de söyleşi yapabilir misiniz?” isteğini geri çevirebilir miydim… Üç gün sonra yine Antalya Koleji’ndeydim; çok verimli, okuyucularımın inanılmaz ilgisiyle dolu bir söyleşi için…

Gerek Envar Koleji’nde, gerekse Antalya Koleji’nde yaptığım söyleşilerde yoğun bir okuyucu kitlesiyle karşılaşmam, beni hem şaşırttı hem de mutlu etti; ulusal gazetelerin Akdeniz eklerinde ve yerel gazetelerde bu söyleşilere bol bol yer verilmesi de…

Çok yorulmuştum, ama değmişti doğrusu. Nebahat Ercan ve eşi Nihat Bey’le Bodrum’da başlayan dostluğumuzun orada da sürmesi, Urfa’ya birlikte yolculuğumuz da gerçekten mutluluk vericiydi; bir de yaptığım özel gezilerde yeni bir roman için aldığım notlar ve topladığım malzemeler… Kısaca, çok verimli geçmişti gezilerim.


MEDENİYETLER KENTİ URFA’DA

Urfa GAP Havaalanı’ndan belediye görevlileri tarafından alınmamızla başladı konukluğumuz. Yemekte yazar dostlarımızla yeniden buluşmanın sevinciyle, ne yediğimizin bile ayrımına varamadık.

DUSOD, XS AJANS tarafından düzenlenmişti bu etkinlik. Şanlıurfa 5. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivalinin konuğuyduk. Urfa’nın en iyi otellerinden önce Harran daha sonra da Dedeman’daki konukluğumuz, çok özel konuklar olarak ağırlanacağımızın bir işaretiydi sanki.

Gider gitmez, belediye başkanının sunduğu teşekkür plaketleri, belediye başkanıyla birlikte Sakarya’dan tanıdığımız Okutan Vali’nin bizi etkinliklerde yalnız bırakmayışı; öykü okumalar, paneller, söyleşiler ve imzalarla zenginleşen etkinliklerimiz, yerel basının ilgisi; “İyi ki geldiniz! Bize öykü ve roman gibi yazınsal eserleri okumanın tadını duyumsattınız,” diyen havaalanı görevlisi, Filiz Hanım’ın söyleşisine çocuklarıyla gelen kadınların ilgisi; Harran’dan Balıklı Göl’e, Halepli Bahçe’den Çifte Mağara’ya kadar her tarafı gezdiren ve bize Urfa’nın bozulmamış havasını solutan görevlilerin ilgi ve saygıları; Ümit Kireççi’nin çizgi roman atölyesine sokaktan geçen çocukların yoğun ilgisinin yanında bizim de katılışımız; yeni dostlar edinmenin, eski dostlarla yeniden birlikte olmanın güzelliği; ajans sahibi Özge ve Ülkü’nün özverili çalışmaları… Her şey her şey çok güzeldi.

Uçağa bineceğimiz son ana dek bizi yalnız bırakmayan Urfa Belediye Başkanı ve görevlilerine, Dusod ve XS Ajans’a, bu etkinlikleri düzenlemek için yoğun çaba harcayan Filiz Tosyalı’ya, Anadolu konukseverliğini doyasıya yaşamamızı sağlayan Urfa halkına gönül dolusu teşekkürler.

Yeni etkinliklerde adımın doğru yazılmış haliyle( Ayşe Yamaç) buluşmak dileğiyle…


15-16 Ekim 2009, Eskişehir

Not: Sırada Emirdağ izlenimleri var. Onu da sonra ekleyeceğim.

1 yorum:

Sevgi Koşaner dedi ki...

Aysecigim, yine dolu dolu yollardasın...
Yolun ve kaleminin ucu hep açık olsun...
Sevgi