6 Temmuz 2009 Pazartesi

ZAMAN SİLGİSİ

ZAMAN SİLGİSİ

Geçmiş otuz iki yılı silip yeniden on yedi yaşına dönmeyi kim istemez!.. Bunu başarmanın mutluluk sarhoşluğunu yaşıyorum yine. On yedi yaşım, on yedi yıldız olup ışıldıyor bakışlarımda; umutlar, beklentiler, düşlerle yüklü on yedi yaş… Yalnız benim de değil üstelik; otuz yıldız öbeği var iki gün boyunca ışıldayan; hepsi de on yedili…

1977 Kütahya Öğretmen Lisesi mezunlarının buluşma yeri bu kez Eskişehir’di. Kentpark’ta başlayan buluşmamız, Eskişehir gezisiyle sürdü.

Kütahya’da öğrenciyken, okulda eski bir otobüsümüz vardı; Düldül derdik adına. Okul gezilerinde kullanılan bu otobüs, eskiliğiyle herkesin alay konusu olurdu. Bu alaylarda yine de bir sevgi gizli olmalıydı ki bunca yıl sonra bile onun yeşilini, nezle olmuş gibi duran uzun burnunu, iki göze benzettiğimiz küçük farlarını böylesine net anımsayabiliyorum. Bunu arkadaşlarıma da anımsatmak için tutmuştum midibüsü. Gerçi, bizim düldülümüze benzemiyordu, yeni bir arabaydı ama olsun…

Restore edilen tarihi Odunpazarı evlerini gezip Osmanlı Evi’nde kısa bir mola verdikten sonra, Haller Gençlik Merkezi’nde aldık soluğu. Çay, kahve, söyleşi, Espark’ta kısa bir gezinti derken, öğle yemeği zamanımız gelmişti. Otobüsteki Gülten’in bükmeleri, benim peynirli çörekler ve meyve sularıyla tadımlık bir kahvaltı sunsak da Çamlaraltı Park’ta doyurduk konuklarımızı asıl. Bilim, Sanat ve Kültür Parkı’na düştü yolumuz sonra.

Konuklarımız parkı gezerken benim gözüm bir masal gemisine kayıyordu, bir yelkenlilere… Geçmiş yılları teknelerin yelkenlerine bağlayıp kıyıdan epey uzağa gönderdikten sonra, maviyle yıkadım bakışlarımı. Masal kahramanlarının maketleriyle çocukluğuma döndüm. Dostlarım gölet çevresindeki gezintilerinden dönünce, Eskişehir’i maviyle yeşilin cennetine dönüştüren Yılmaz Büyükerşen’i de andık sevgiyle. Anfitiyatroda çektirdiğimiz fotoğraflarla ölümsüzleştirdik birlikteliğimizi.

Eskişehir’e gelip de Adalar’da gondol sefasını yapmadan olur muydu? Eh, onu da tamamladık gün kavuşurken. Sıra, müzikle coşmaya gelince de Bomanti’de aldık soluğu.

Bomanti’deki fasıl heyeti de sarmıştı zamanı geriye; önce, gençlik yıllarımıza götürdü bizi. Yahya Bey ve garsonlarının özenli servisi de sürerken, fasıl heyeti anılarda unuttuğumuz şarkıları çıkardı bir bir, birlikte söyledik. Sonra oyun havalarıyla coştuk, yerimizde duramaz olduk. Günü bitirip ertesi günün ilk saatinin de sonuna gelince kalkabildik ancak; konuklarımızı düldülümüzle otellerine bıraktık yine.

O yıllarda bunları hayal etmiş de, “Yıllar sonra, hepimiz değişik mesleklerde kişiler olarak buluştuğumuzda…” diye konuşmuş muyduk, bilmiyorum; ama bildiğim, o iki gün boyunca hepimizin on yedi yaşında olduğuydu.

İkinci gün de kent içindeki gezimiz sürdü; ama hepimiz, kenti görmekten çok birbirimizi görüyorduk. Bu yıl aramıza ilk kez katılan arkadaşlar da vardı, daha önce katılıp da bu yıl gelemeyenler de… Gelemeyenlerin kulaklarını çınlatmayı unutmadık.

İki günün gençlik iksirini yıldız yıldız yüklenip eve döndüğümde yorgun ama mutluydum. Bakışlarımda Müjgan, Dürdane, Semra, Nazan, Ayşegül, Berna, Behice, Gülnur, Nazife, Emineler, Kutlu, Tülay, Apo, Lütfü, Yılmaz, Toscu, Fatma, Zeycan, Hacer, Ölmezhan, Nermin, Döne, Aynur, Necla, Gülten, Arife ışıldıyordu; yüreğimde gelemeyen dostlardan Nermin Çubuk, Raziye, İsmail, Şadan, Fatma Nur, Hatice ve diğerlerinin özlemi…

İyi bir ev sahipliği yaptığımızı umuyor, gelen tüm dostlara gönül dolusu teşekkürlerimi sunuyorum. Bizimle birlikte olan bazı arkadaşların eşleri ve çocuklarına da ayrıca sevgi ve selamlarımı yolluyorum. Eksiğimiz, yanlışımız affola!..

Gelecek yıl buluşmak dileğiyle.

06.07.09, Eskişehir

Hiç yorum yok: