2 Eylül 2009 Çarşamba

İYİ KİTAP'TAN


SOKAKLAR GÜZELDİR AMA...
Elif TÜRKÖLMEZ

Sokaklar Düş Yangını, sokak çocuklarının yalnızlık, acı ve yoksunlukla dolu hayatlarını tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor. Ayşe Çekiç Yamaç’ın sokak çocuklarıyla zaman geçirip izlenimlerinden faydalanarak yazdığı bu kitap, bu yönüyle kurgusal bir romandan fazlasını sunuyor.


Her çocuk büyüyüp kendi kanatlarıyla uçmaya başlayana kadar kendisini seven, koruyup kollayan sevgi dolu bir aileye, sıcak bir odaya ve bir kap yemeğe ihtiyaç duyar. Kimi bunu fazlasıyla bulur, kimi eksik gedik idare eder, kimininse hiçbir zaman böyle bir şansı olmaz; gün yüzü görmez, sokakta yatıp kalkar, bulduğuyla karnını doyurur, suça, belaya daha çocukken bulaşır. Bu, ne ‘kader’dir aslında, ne de nerede kim tarafından işlendiği belli olmayan bir günahın bedeli… Sokakta çocuk olmak, ancak sizi eve çağıran annenize “Beş dakika daha, lütfen!” diye yalvarırken
güzeldir. Tüm sevimliliğinizle ve eksik süt dişlerinizle, “Biraz daha sokakta kalmak, oynamak istiyorum,” derken… Tersi kabul edilemez, canyakar, yürek sızlatır. Sokakta kalmış bir çocuktan daha acı verici ne olabilir? Ama işte onları her gün gördüğümüz,belki şöyle bir başını okşayıp, avucuna üç beş kuruş sıkıştırıp geçtiğimiz için acıya karşı da duyarsız olduk. Sanki onlar gerçekten sokağa ait, şanssız, kadersiz çocuklarmış gibi onlardan tarafa bakmaz, onları görmez olduk.

Sokak çocuklarının acısına
duyarsızlaştık, onları
görmezden gelir olduk.

Ayşe Çekiç Yamaç’ın Sokaklar Düş Yangını adlı kitabını okurken, artık duyarsızlaştığımız bu acının aslında ne kadar taze olduğunu hissediyor insan. Kitabın ana karakteri Özgür’ün ‘sokağa düşüş’ hikâyesi aslında sıradan ama bir o kadar da gerçekçi: Parçalanmış, sorumsuz bir aile!

Ailesinden, sıkıntılarından kaçarken sokağın geçici parlak dünyasını keşfeden Özgür, bunun her zaman böyle olacağına, sokağın kendisine mutluluk ve huzur vereceğine inansa da bir süre sonra aslında bunun hiç de böyle olmadığını keşfedecek, evini
özleyecek ama bunun için çok geç olduğunu fark edecektir.

YENİLGİ VE NEFRET

Aslında bu noktada yazarın çocuklara, “Aman ha, evinizden kaçmayın,sokaklar tehlikelidir,” mesajı verip kenara çekilerek kolaya kaçtığını düşünebilirsiniz
ama durum öyle değil. Ayşe Çekiç Yamaç bu konuda araştırma yapan, sokağı gerçekten bilen bir yazar ve çocuklara verdiği mesajlar gerçekten dikkate değer.

Kitap boyunca, Özgür’le birlikte sokakların bir çocuk için nasıl tehlikeler barındırdığını görüyoruz. Tiner kokluyor, bali çekiyor, hatta cinsel tacize uğruyoruz. Bütün bunlar Özgür’le birlikte bizim de canımızı acıtıyor, isyan ettiriyor. Özgür yenildikçe sokaktan nefret etse de, başardığı ve kazandığı zamanlarda sokağa bağlanıyor, onu sevmeye, gerçek evi gibi görmeye başlıyor. Tabii bu duygu geçici. Hemen ardından aç kalmalar, kavgalar, dayaklar, soğuklar geliyor. Özgür, birkaç kez rehabilite edilmek için hastaneye yatırılıyor ama oradan da kaçıyor.

Aslında Türkiye’de sokak çocukları için oluşturulan bu merkezlerin işlevsiz oluşu, Özgür gibi çocukların buralardan neden kaçtığını anlatıyor. Çocukların baskı ve zorlama altında olmadan kalacakları, kendilerini ifade edebilecekleri ve tedavi olabilecekleri merkezlerin çoğalması bu sorunun aşılması için elzem.

FAZLASIYLA GERÇEK

Kitapta, Özgür’ün dışında yer alan yan karakterler de sokağın dilini ve rengini iyi yansıtıyor. Gerçi zaman zaman kurgu sarkıyor ve bu durum insanı biraz yoruyor ama romanın genel başarısına üstün gelmediği için gözardı edilebilir. Zira kullanılan
dil ve tasvirler de zaman zaman yorucu oluyor, ama yazar sokakları
bildiğine göre doğrudur herhalde!

Roman fazlasıyla gerçekçi bir dünya sunuyor. Öyle ki zaman zaman bu gerçekten kaçmak için kitabı yarıda bırakmak istiyorsunuz. Ama sonuna kadar okuyun ve bu gerçekle baş edebilmek için siz ne yapabilirsiniz onu düşünün. Kitap, sadece bu işe yarasa bile yeter!

Sokaklar Düş Yangını
Ayşe Çekiç Yamaç
Bu Yayınları
250 sayfa


İyi Kitap • Dosya / Çocuk Kitaplığı • Sayı 7 • Eylül 2009

Hiç yorum yok: