11 Eylül 2009 Cuma

SABAH NOTLARI

DAMLALAR HIZ YARIŞINDA

Saat sabahın beşi. Kent henüz uykuda. Bazen hızlanan, çoğu kez de usul usul yağan yağmurun sesi de olmasa, bu koca kentin yaşadığına inanası gelmiyor insanın; bir de seyrek de olsa yoldan geçen arabaların gürültüleri…

İki gün önce cehennemi yaşamıştık oysa. İçinde olmasak da ekranlardan odalarımıza, gözlerimize, yüreklerimize çağlamıştı sel. Ne varsa silip süpürmüştü yaşama ve umuda dair; gözlerimizde tuzunu, yüreklerimizde acısını bırakarak. Odamıza yayılan madeni seslerle, bilmem kaçıncı ölüyü bildiriyordu sunucu. Renksiz camdan kan damlıyordu, masallar, oyunlar, çocuklar susarken. Çığlıklar geçiyordu kalemimden.

Gece de çığlık çığlığaydı. Gözlerimi dövüyordu damlaların tuzu. Yıllardır ülkemi saran karanlık, yarına da yolcu olduğunun korkusunu düşürüyordu yüreğime; düşüncelerimizi, belleklerimizi, geleceğimizi esir aldığı gibi, şimdi de bedenlerimizi esir alıyordu. Umutlarım, düşlerim, balçıklara karışıyordu her çıkan cesetle.

Doğa, kendisinden alınanı geri alıyordu her seferinde. Bunu bir türlü anlatamamıştı para hırsıyla, oy avcılığıyla bugünleri hazırlayan karanlık zihinlere. Marmara depreminde denizi doldurup site yapanlara, yaptıranlara da göstermişti bunu. “Benimle oynamayın! Yaşama hakkımı elimden alırsanız, ben de sizinkini alırım!” demişti pek çok kez, ama dinleyen kim!..

Yıllar önce sormuşum, ama bir kez daha sormadan edemiyorum:
ne de çok akmış sular/ yıkmış tüm köprülerimi/ ne zaman soldu umutlar/ ne zaman yitirdim gülüşlerimi/ neden zaman geriye akar/ karabasan eder düşlerimi/ ne zaman söndü ışıklar/ kim kararttı güneşimi/ neden yükseldi duvarlar/ kim gölgeledi beni/ kibele’m neden ağlar/…

Şimdi, karbeyazlar teslim bayrağı; göz gözü görmüyor, sis bürümüş dört yanı. Karanlıksa gittikçe koyulaştı. Umut ırak; ağır aksak direncin adımları…

Kent uyanmaya başladı(!) Arabaların gürültüsü çoğaldı. Gökyüzü yine de kapkara; damlalarsa hız yarışında.



12.09.2009, Eskişehir

Hiç yorum yok: