KULAK KESİĞİ YA DA KADINA BİÇİLEN DEĞER
19 Temmuz 2010 tarihli Milliyet’ten bir haber, tüylerimi dike diken etmeye yetti. Karısını sürekli dövdüğü yetmiyormuş gibi bir de kulağını kestiği halde bir yıl önce mahkemede pişman olduğunu söyleyen eşin yanına katılan kadın, bu kez komadaydı. Bir başka haberde de on beş yaşında bir kız, aile meclisinin kararıyla kardeşi tarafından öldürülmüş, böylece ailenin namusu kurtarılmıştı.
Nazım’ı anımsamamak elde değil: “…Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız…” Düşünmeden edemiyorum; bu adamlar öküzlerinin kulaklarını keser ya da onu öldürüp sığır ailesinin namusunu temizler mi, diye.
Eskiden, bekçi köpeklerinin kulakları kesilirmiş ki, sese daha duyarlı olsunlar. Bu mantıkla bakıldığında kadın, eşinin sesine daha duyarlı olsun diye mi kulağı kesildi acaba? Yani kadın, bekçi… gerisini söyleyemeye dilim varmıyor.
Ya on beşinde namus cinayetine kurban edilen çocukcağıza ne demeli? Çocuk olamadan kadın olmanın bedelini canıyla ödemesine?.. Namusu kadınların bacak arasına hapseden anlayışa?..
21.Yüzyılı mı yaşıyoruz gerçekten? Ortaçağ karanlığından ne farkı var bu yüzyılın? Kadının yeniden kafes arkasına itilmesinin, peçeye, türbana sarılmasının özgürlük olarak sunulmasına ne demeli? Ya İran’da tecavüze uğrayan kadına recm cezası verilirken, ona tecavüz eden erkeğe elli kırbaç vurulmasına; hem de kadın kaçamasın diye boğazına dek çukura gömülürken, erkeğe bu şansı tanımak için, beline dek gömülmesine?
YA ÜLKEMİ İRAN’A BENZETMEYE ÇALIŞANLARA..?
İran’ın emperyalizme karşı verdiği mücadeleyi bayraklaştırıp kadına yapılanları görmezden gelenlere…?
“Kadınla erkek eşit değil, birbirinin tamamlayıcısıdır,” diyerek kadını erkeğin eksiklerini tamamlayan zavallı bir yaratığa benzeten başbakana ne demeli peki?
Ya, çağdaş görüntü altında, tüm düşüncelerini kadınlara kabul ettirmeye çalışanlarımız?.. Aykırı düşünceye, dirence dayanamayanlarımız?..
Çığlıkların isyanlara karışır düşündükçe yaşanılanları ve dizelere dökülür söz söz:
…
ayaklarımda
binlerce yıllık pranga izleri
kime bağlıysa zincirim
adım onunki
bu gidiş ne zamana
nereye ki…
…
20.07.2010
20 Temmuz 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder