22 Kasım 2010 Pazartesi

SON BAHAR


SARI YAPRAKLAR

Birer birer dalından düşüp yerde sarılı yeşilli bir yığın oluşturan yapraklar, geçmiş yıllarımın bir fotoğrafı sanki. Üst üste yığılmış anılar, acılar; yaşanmış, yaşanmamış yıllar…

Yaprakları savuran rüzgar beni geçmişe götürürken; Özdemir İnce’nin söylemiyle ‘hasretin bin türlüsüyle yaralı ozan’ Nazım’ın, on yedi yaşındayken yazdığı ilk şiirinin dizelerini de taşıyor belleğime:

“…
Bir inilti duydum serviliklerde,
Dedim ki:”Burada bir ağlayan mı var?
Yoksa tek başına kuytuluklarda
Eski bir sevgiyi anan rüzgar mı?
…”

İlk gençlik yıllarım, on yedili, on sekizli yıldız kümeleri gibi, dünyayı toz pembe gördüğümüz o yıllarda ışıldıyor. Devrim türkülerine yüklediğimiz sevdalı umutlarla güneşin zaptına yakınız/ yakınım.

Yaprak yığınlarını aralamayı sürdürüyorum, yılları aralar gibi. Dökülen her yaprakla sevdalar da umutlar da yıldızlar gibi sönüyor sanki. Güneş ıradıkça ırıyor, eziliyor paletlerin altında; yaşıyor ya da yaşar gibi yapıyorum/yapıyoruz karanlıklarda. Başımızı eğiyoruz günebakanlar gibi ama güne değil yere doğru, yiten onca canın arkasından suskunca…

Yığınlar çoğalıp kalan zamanımız azaldıkça canlanan anılar, dizeleri de peşi sıra sürüklemeyi sürdürüyor. Bir Nazımdan esintiler taşıyor belleğime, bir Özdemir İnce’nin Nazım için yazdıklarından:

“…
Sen memleketten uzak gurbet iççisi
Hasretin bin türlüsüyle yaralı ozan
Ustam benim! Hasretlerin, ayrılıkların ozanı…Ö.İ.”

Önümdeki yığınları aralayıp yaralı yaprakları okşuyorum usulca; yarısı kurumuş, yarısını rüzgara vermiş, yarısıyla toprağı beslemiş yaralı yaprakları… O yüce ozan için Özdemir İnce’nin yazdığı dizelerini mırıldanıyorum, yaprakların yarasını sarmak için:

“…
Senden öğrendim umudun söz dizimini
Senden öğrendim inancın tatlı dilini
Sen on dokuzunda sevdalı ve delikanlı
Sen altmışında sevdalı ve delikanlı
…”

Başımı kaldırıyorum yaprak yığınından. Gökyüzünün mavisi, güneşin turuncu gülüşü; taze dalların yeşili arasından süzülüyor sevgi ışığı gibi. Yarattıklarımız, çoğalttıklarımız, yaşattıklarımız yansıyor bu renk cümbüşünün içinden. Yitirdiklerimin yanında kazandıklarım yeni yıldız kümeleri gibi…

Yaşamın olanca renklerini kucaklayıp yürüyorum itekleyerek yaprak yığınlarını; sonsuz gibi görünen kısa yolda, yaşamak için kalan renkleri…

Nazım’dan dizelerde, giderayak yapacaklarımın resmi:

“Giderayak işlerim var bitirilecek,
giderayak
…”
a.y.

NOT: fotoğraf, tanju beyazıt

Hiç yorum yok: