2 Ağustos 2010 Pazartesi

AKŞAM SEFALARI

“haydi abbas vakit tamam
akşam diyordun işte oldu akşam
…” C. Sıtkı Tarancı



AKŞAM SEFALARI

Gün boyu yalım yalım kavrulan akşam sefaları, güneşin saçlarını toplamasının ardından açıverirler pembeli, sarılı, morlu; akşamın o tatlı ılıklığına güzellikleriyle eşlik edercesine. Begonviller daha bir canlı sarılır balkon demirlerine; yıldız çiçekleri yıldızlara çağrı çıkarır sanki, olanca güzellikleriyle. Şakımayı unutmuş kuşlar da görünür birer birer. Doğanın cümlesinin akşam sefası başlar yavaşça.


Şarabın o tatlı kızıllığı da akşam sefalarının renkleriyle yarışırcasına davetkar... Karanlıkları akşamları da olsa unutma, hüzünleri kuşatma çabası… Hayyam ise dizeleriyle konuk olur bu sefaya:


“Dünyada ne var, kendine dert eyleyecek,
Bir gün gelecek ki can bedenden gidecek,
Zümrüt çayır üstünde, sefa sür iki gün...
Zira senin üstünde de otlar bitecek”


Hayyam’ı kırmak olur mu? Üstelik de yalnızca iki gün için(!)..


Gece ilerledikçe, Atilla İlhan söze durur, An Gelir’le:


“…
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
…”


Ülkemin karanlığı gelip kurulmuştur akşam sefasının üstüne; cümle hüzünler, sevdalarla… Kuşatmaya çalıştığımız hüzün bizi kuşatmıştır bu kez de. Yıldızlar daha sönüktür sanki;tüm çiçeklerin renkleri yitik...


Sessiz bir dinleyicidir zaman; sözler dizersiniz, kimsenin duymadığı: A. İlhan yetişir dizeleriyle:


“…
o sözler ki bir ömür boyu
dolu bir tabanca gibi yüreğimizde taşırız,
o sözler ki bir kez ağzımızdan çıkmıştır
uğrunda asılırız.
…”


Söz sussa da Atilla İlhan bırakmaz sizi:


“…
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle…”


Tüm anılar canlanır, tüm yitikler masada yerini alır; şarap gözlerde sağanaktır artık:


“…
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
…”


Sağanaklarsa, günün ilk ışıklarıyla engin maviliğe gömülür. Gün yine aynı gün, umut yine aynı umuttur yaşadıkça dalgalanan. Yaşamsa, yarım bir gülümsemedir dudakların kıyısında, her an solmaya hazırlanan.



03.08.2010, Antalya

Hiç yorum yok: