23 Ağustos 2008 Cumartesi

Kitap Tanıtımı

BİR YAĞMUR KUŞU: BÜLENT GÜLDAL

İçimden türküler geçiyor gözlerimdeki sağanakla ıslanarak; yağmurkuşları ıslanıyor. Yüreğim kanatlanıyor benden bize giden yolda. Madımak’ın ağıdını söylüyorum İlah Yaratanlara Gazel’de.

Bir Meyhanedeyim. Sesleniyorum garsona:

“Kuş dilini kaldır önümden garson

Itırlı bir zaman dilimi getir

Üç yanımız deniz nasılsa

İmbatı, lodosu topla getir

Ay ışığıyla donat masayı

Şişeleri es geç açma

Rakıdan boşanalı beri

Daha çok sarhoşum

Memleketin havasıyla”

Masama konuk oluyor yağmurkuşu. Dizeler dillendiriyor gönül telimi titreten. Türkülerimizi söylüyoruz birlikte, memleketin kararan göğüne inat. Yaşama sesleniyor bu kez de yağmurkuşu:

“Kendi halinde ne güzelsin ey hayat,

Uğultular vadisine gönlümce girdim

Ve gördüm karıncanın tanrılığını

Utandım göklere avuç açmaktan

Giyindim ömrüme aşk hırkasını”

Uğultular vadisine dalıyorum ben de. Yağmurkuşunun türküleri sürüyor. Bittiğinde, yeni baştan alıyoruz türküleri. Yüreğim türkü, yüreğim yağmur, bedenim yağmurkuşuna kesiyor. Bir Misafir’im oysa orada. Ve birden, anlıyorum ki:

“………..

Derinden akan ırmağa

Hem uzağım hem yakın

Bir karlı dağ içimde

………..

Hayatın hüznü ve gurbeti

Dünya gözlerimin içinde

Kim söndürür bu yangını?

Kurşun yarasından ağır

Delip geçiyor zaman

Ustam, söyle nedir bu hal?”

Zaman delip geçiyor. Son sayfadan dönüyorum. Yeni baştan söylüyorum Yağmurkuşunun Türküsü’nü; yüreğin susmasın Sevgili Yağmurkuşu, diyerek.

09.11.2006, Eskişehir

Yağmurkuşunun Türküsü, Bülent Güldal, İmbat yayınları, Ekim 2006

Hiç yorum yok: